2013’ün ne kadar hızlı geçtiğini anlamıyorum. Üç hafta önce olmuş gibi gelen olaylar altı ay önce olmuş meğersek. Kırmızı Saçlı Kız’ın ailesiyle yeni tanıştık gibi geliyor; ama nişanlanmamızın üstünden bile bir ay geçti. Gökyüzüne Düşen Kız raflara yeni girdi sanıyorum; ama beş aydır var ve galiba ilk baskının sonlarına geliyor. Hala almadıysanız ve almak istiyorsanız belki de acele etmelisiniz.
Hızlı hızlı bahsetmek istediğim şeyler var. Öncelikle, Marşandiz Fanzin‘e henüz bakmadıysanız bakmalısınız. Geçtiğimiz ay üçüncü sayılarını çıkardılar ve (içinde olduğum için söylemiyorum) harika bir okuma deneyimi sunuyorlar. Bu sayıda (ve ikinci sayıda da) ben de “Rutin” adlı öykümle oradaydım. Marşandiz’de yayımlanan metinlerimi şimdilik başka yerleri koymayı düşünmüyorum. Dolayısıyla (kulağıma şu an ukalaca gelse de) bu öyküyü sadece fanzinde bulabilirsiniz. İstanbul’da Kadıköy ve Taksim’de çeşitli noktalarda bulunabiliyor. Bunun dışında diğer şehirlere de geldiğini biliyorum (mesela şu an Trabzon ve İzmir’de var). Takip etmek isteyenler için Twitter ve Facebook adresleri de var. Fanzin reklamı bu kadar.
Şimdi göz gezdirirken bir önceki yazıda Bahri Doğukan Şahin’in yaptığı “Gökyüzüne Düşen Kız” incelemesini paylaştığımı gördüm. Aslında paylaşılalı çok oldu; ama ben bir türlü buraya koyamamıştım. Burada da bulunsun istediğim için yeni bir inceleme daha paylaşıyorum sizlerle. Bengü Akagül’ün incelemesine Okuyan Penguen adlı blogundan ulaşabilirsiniz. Bu vesileyle kendisine güzel yorumları için bir kez daha teşekkür ediyor ve özür diliyorum. Bu arada blogu Okuyan Penguen’i de takip etmenizi öneririm. Özellikle müzik ve kitap konusunda yeni çıkanlar, heyecan verenler, incelemeler açısından keyifli bir blog.
Neler yaptığımdan bahsetmeyi çok istiyorum; ama tamamıyla kesinleşmeden söylemek istemiyorum. Galiba kendi küçük totem dünyamda erken davranırsam bozulabileceğinden korkuyorum. Yine de yoğun olduğumu söyleyebilirim. Bir senaryo, bir dizi projesi, bir kitap (ikinci taslakta) ve bir başka kitap üzerinde çalışıyorum şu an. Elbette düzenli bir çalışmadan bahsetmiyorum (keşke bahsedebilseydim). Bunların bir kısmı sadece kafamı oyalamakla kalıyor. Bir kısmı plan aşamasında; ama çok yavaş ilerliyor. Bir kısmıysa ilerliyor, güzel de ilerliyor; ama bir türlü o dürtüyü bulup da kendimi başlarına oturtamıyorum.
Doktoram başladı. Bilgi Üniversitesi’nde, İletişim Bilimleri üzerine. Şimdilik ne yaptığımın çok farkında değilim. O yüzden biraz korkuyorum açıkçası; ama hep birlikte göreceğiz. Doktora vesilesiyle üniversitenin ilk yılında yarım yamalak okuduğum Aristoteles’in “Poetika”sını tekrar okuma fırsatı buldum. Formundan bağımsız olarak hikaye anlatımı için gerçekten bir yapı taşı. Bununla birlikte son iki yıldır yöneldiğim oyuncu yönetmenliği konusunda yardımcı olur diye Metis’ten çıkan “Oyuncu İçin Pratik Elkitabı”nı da bir çırpıda bitirdim ve gönül rahatlığıyla bu yola baş koymuş insanlar için çok faydalı bir elkitabı olduğunu söyleyebilirim. Neil Gaiman’ın son kitabı “Yolun Sonundaki Okyanus”u da okudum ve onu da çok beğendim. Hiç Gaiman okumamış olanlar için de uygun bir ilk kitap bana kalırsa. Şu anda da Barış Müstecaplıoğlu’nun “Şamanlar Diyarı”nı okuyorum. Umuyorum ki çok uzak olmayan bir gelecekte bu kitapla ilgili küçük bir anım olacak. Bir de J. D. Salinger’ın “Dokuz Öykü”sünü sonunda edinebildim. Bunu da bitirdiğim zaman tüm Salinger kitaplarını okumuş olarak huzura kavuşacağım.
Bir kez daha, daha fazla yazmaya çalışacağımı söyleyerek bitiriyorum; ama söz vermiyorum.
Bir de eğer bana ulaşmak isterseniz iletişim formunu kullanmaya çekinmeyin. Mümkün oldukça bakıp cevaplamaya çalışıyorum.
İyi günler,
Orçun.
Not: ALES’e gireceklere başarılar.