Bir Etkinlik, Bir Hikaye ve Bir Rica

Geçtiğimiz Mayıs ayında ilginç bir olay yaşadım. Buradaki yazıları takip ediyorsanız bileceğiniz üzere, zaman zaman GDK ve YGA okullarda okutuluyor ve ben de mutlulukla o okullara gidip, öğrencilere söyleşi veriyorum. 27 Mayıs’ta Ankara’da, Keçiören Atatürk İlköğretim Okulu’ndaydım.

Bu etkinlikler iki şekilde gerçekleşir. Ya aile ya da arkadaş çevremde birinin bir şekilde bir okulla bağlantısı vardır ve benden ve kitaplardan bahseder, konuşulur, etkinlik konusunda anlaşılır. Ya da bir okul doğrudan YKY’nin kataloğundan kitabı seçmiştir ve yayıneviyle iletişime geçerek etkinlik yapıp yapamayacağımı sorar.

27 Mayıs etkinliği için de, 2. durumun gerçekleştiğini varsaydım. Mayıs ayının başında YKY’den bir e-posta geldi. Böyle bir etkinlik yapıp yapamayacağımı sordular. Memnuniyet duyacağımı söyledim. Planladık, kesinleştirdik, biletler alındı ve gittim. 27 Mayıs sabahı Ankara’da YKY Kitabevi tarafından karşılandığımda sevgili Gül Hanım’ın sorduğu ilk sorulardan biri okulla nasıl bir bağlantım olduğuydu.

Ona hiçbir bağlantım olmadığını, yayınevinin ayarladığını söyledim.

“Hayır,” dedi Gül Hanım. “Bize sadece kitapları okuduklarını ve sizi okula çağırdıklarını söylediler.”

Okula gidene kadar geçen birkaç saati komplo teorileriyle geçirdik. Bir yerde belli ki yanlış anlaşılma olmuştu. Annemi aradım (çünkü edebi kariyerimle ilgili her şeyde onun biraz parmağı vardı), bilmemkaçıncı kez bir ilgisi olmadığını teyit etti. Gül Hanım’la tekrar konuştuk, YKY’nin bir ilişkisi olmadığı da aşikardı.

Okula geldik. 2 saat, uzun bir soru-cevap ve 250 imza sonra gerçek ortaya çıktı. Bu hikayenin Ece adında bir kahramanı vardı (tıpkı kitapta olduğu gibi). Komşusu, okulun öğrencisi olan Ece’ye birkaç ay önce Gökyüzüne Düşen Kız’ı vermişti, seveceğini düşünmüştü. Ece de kitabı sevmiş, Yeryüzünden Gelen Adam’ı almış, okumuş, onu da sevmişti. Hatta o kadar sevmiş ki, okula getirip Türkçe öğretmenine göstermiş. Türkçe öğretmeni de kitabı okuyup beğenince, tüm sınıflarının okumasını istemiş ve sonunda 100’den fazla öğrenci kitabı okuyup bitirince, öğretmen yayıneviyle iletişime geçerek beni çağırıp çağıramayacaklarını sormuş.

Tüm bunlar biri kitabı okudu ve arkadaşına verdi diye oldu. Tüm bunlar, bir okur, sevdiği kitabı okuluyla paylaşmak istedi diye oldu.

İşte bu da beni sizden ricama getiriyor. Şimdiye kadar Ankara’ya, İzmir’e, Ayvalık’a gittim. Tüm bu şehirlerde ve İstanbul’da pek çok okul etkinliğine katıldım.  Okurlarla konuştum, soru-cevap yaptık, kitaplar imzaladım ve zannediyorum her seferinde onlar da ben de iyi vakit geçirdik. Ta Mayıs ayında anlayabildim bunu yapmanın aslında ne kadar kolay olduğunu.

Belki aranızda Ece gibiler vardır. Belki kitaplarımı okumuşsunuzdur. Sevmişsinizdir. Ya da belki çocuğunuza, yeğeninize okutmuşsunuzdur, okutmak istiyorsunuzdur. Sizden ricam, eğer kitabı sevdiyseniz, lütfen okullarınızla konuşun. Her neredeyseniz gelmek, kitap hakkında konuşmak, sohbet etmek çok isterim. Böyle durumlarda bazen aramızda görünmez bir duvar oluşabildiğinin farkındayım ve işte bu yazının da tek amacı bu. Öyle bir duvarın olmadığını göstermek.

Umarım yakın zamanda görüşürüz.

Sevgiler,

Orçun.

Reklam

Yazar: Orçun CAN

I write and read and shoot and watch - in reverse order.. // Yazıyorum, okuyorum, çekiyorum, izliyorum.. ama ters sırayla..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: