Kafasına Göre’nin 4. sayısındayım! Tiz bir sesle çığlık atarak söylemek istiyorum ki; I’m on fireeee!
Öykünün adı Makûs Talih. Önceki bir yazımda Rutin adlı öykümü yazarken neler hissettiğimden bahsetmiştim. Bu sefer de benzer hislerle yazdım. Şu veya bu sebepten dolayı musluğumu tamir eden ustanın parasını vermeyi sürekli unutuyordum, ve her şeyin ters gittiği bir gün kendime ya usta bana sürekli sövdüğü için her şey ters gidiyorsa diye soruverdim. İşte o anda çıktı öykü ortaya. Ne düşüneceğinizi merak ediyorum.
Benimle birlikte yine bir dizi muhteşem insan dergide yazmış, çizmiş. Derginin bu sayısında ebat büyümüş. Biçimsel olarak böyle bir şey düşünmüşler midir bilmiyorum; ama yaz sayısının açık renkli, daha küçük ve hadi-beni-oku havasına karşılık, daha büyük, daha soluk ve daha solgun bu sayı aklıma doğrudan sonbaharı getiriyor. Bunu tekrar tekrar konuşmamalıyız. Dergiyi alın, dergiyi okuyun. Sizi, almadan hemen öncesine göre daha iyi bir insan yapacak.
Dergide yazmak pek çok yönden iyi hissettiriyor. Uzun süredir kısıtlı zamanımda yazdığım şeyler kitaplara odaklı olduğu için, tekrar bol öykü çıkarmak iyi geldi. Hele ki bir de bunların sınırlı sözcükle kısa öykü olmak zorunda olması, kafamı kaldırıp silkelenmek için biçilmiş kaftan sunuyor.
Şu anda yazdığım öykü içinse yine benzer bir heyecan içindeyim. Yine günlük hayattan, hatta yine bir tadilattan dolayı öğrendiğim küçük bir bilgi, bakalım gülümsetecek güzel bir öyküye dönüşebilecek mi?